1 Mart 2009 Pazar

AŞIK MAZLUMİ

AŞIK MAZLUMİ: Ardahan’ın Hanak ilçesinde dünyaya gelen ve asıl adı Ahmet olan Aşık Mazlumi’nin doğum tarihi kesin olarak bilinmemekle birlikte, 1855-1922 tarihleri arasında yaşadığı tahmin edilmektedir. İlk tahsilini Ortahanak’ta yaptıktan sonra bu yörenin kültür merkezi olan Ahıska’ya giderek medrese eğitimi almıştır. Daha sonra memleketi Ortahanak’a gelerek burada imamlık yapmıştır.
Saz çalmayı bilmediği için şiirlerini irticalen söylemiştir. Ancak kendi el yazısı ile yazdığı şiirlerini topladığı defteri kaybolduğu için birçok şiiri günümüze ulaşmamıştır.
Bölgenin Ruslar tarafından işgal edildiği dönemlerde yaşayan Mazlumi, bu dönemdeki esaret ve zulümleri şiirlerinde dile getirmiş, yöre halkına önderlik etmiştir. Yaşadığı dönemin sosyal ve siyasi olaylarına kayıtsız kalmayan, halkını bilinçlendirmeyi kendine görev edinmiş vatansever bir şairdir.
Şiirlerinde vatan, millet, din, aşk ve hayat temaları, ağırlıkla işlenen konulardır. Şiirlerinde ağır bir dil kullanmamış, duygularını sade halk dili ile ifade etmiştir.
Şairin dünyevi güzellikler peşinde koşan Gönül ile onu mantıklı olmaya çağıran Akıl arasındaki çatışmayı dile aldığı ve sonunda aklın galip geldiği “Akıl ile Gönül Destanı”ndaki birkaç dörtlük şöyledir:

Şimdi beyan edem bu hali nasa
Sarraf olan alır cevaptan hisse
Gönül ile akıl durdular bese
Gönül der dünyada sevda yahşıdır.

Akıl der gel gönül sevda çekmiyah
Nefse hayreyleyüp ömür sökmiyah
Şeriatı koyup şerre tökmiyah
İlm okusak bir hocada yahşıdır.

Gönül der niye güzele tapsam a
Gidip erenlere hizmet etsem a
Bir zamanda böyle sevda çeksem a
Pir elinden bade içsem yahşıdır.
Akıl der sevda çekmesi gücdür
Yakar vücudunu ahiri pucdur
Kırar dal gerdanın sanki uğruçdur
Heves etmesen dünya da yahşıdır.

Gönül der yiğit o, düşmanı göre
Kast edip hemişe damarın düre
İntikam alan’çah husumet süre
Onunan kecravi gide yahşıdır.

Akıl der yiğit o, söze bakmaya
Kem lakırdı edip gönül yıkmaya
Asla kimse ile düşüp kalkmaya
Herkesinen dostluk ede yahşıdır.

Gönül der kalkıp da hicret etsem a
Yari bulak deyü niyet etsem a
Dolanıp dünyayı seyhat etsem a
Padişahtan seyyah geda yahşıdır

Akıl der gel gönül gitme havayi
Aramaynan bulamazsın saçı Leyla’yı
Oturup bir yerde zikret Mevla’yı
Amel etsek biz tevhide yahşıdır

Gönül derki bildim bu dünya fani
Dünyaya gelenler bütün mihmani
Nefsinen dünyayı birde şeytanı
Bunlar ile etsek idda yahşıdır.

Akıl derki okuyalım ayeti
Elde iken koyurmayak fırsatı
Habib’in ruhuna ver salavatı
Ol Muhammed Mustafa’da yahşıdır.

AŞIK ŞENLİK : Âşık Şenlik, 1850 yılında Çıldır ilçesinin Suhara (Yakınsu ) köyünde dünyaya gelmiştir. Asıl adı Hasan’dır. Babası, Kadirgiller’den Molla Kadir’dir. Çiftçilikle uğraşan orta halli bir köylüdür. Annesi Zeliha Hanım okuma yazma bilen, zeki görgülü ve bilgili bir kadındır.
Hasan, yöredeki her çocuk gibi Âşık Meclislerinde destan ve cenk hikayeleri dinlemeye meraklıydı. Her akşam babası ile birlikte Âşık Meclislerine gider; cenk, destan veya şehit menkıbeleri dinlerdi.
Bir av tutkunu olan Hasan, on dört yaşına geldiğinde ava gider ve iki gün boyunca orada uyuya kalır. Uyandığında “Âşık Şenlik” mahlası ile söylediği ilk şiirinde şairlik kudretini bulduğunu, rüyasında Allah’ın cemalini gördüğünü ve kudretinden ders alarak Arapça, Farsça, İbranice dillerini öğrendiğini söyler.
Âşık Şenlik ne bir medrese eğitimi görmüştür ne de bir hocadan ders almıştır. Ancak üstün zekası ve keskin hafızası sayesinde elde ettiği bilgilerle bu açığı gidermiştir. Ahılkelekli Âşık Nuri’den saz çalmasını öğrenen Şenlik’in ünü hızla yayılmıştır.
1913 yılında davet edildiği Revan’da, Revan Hanlarının ünlü âşıkları ile karşılaşır ve onlardan üstün gelir. Bunun üzerine âşıkları yenilen ve kendi itibarları azalan Revan Hanları, Âşık Şenlik’in yemeğine zehir koyarlar. Revan’da hastalanan Şenlik Çıldır’a gelirken Arpaçay’ın Dalaver Köyünde ölür, cenazesi Suhara’ya getirilerek burada toprağa verilir.
Âşıklık geleneğinin önde gelen ustalarından biri olan Âşık Şenlik, yaşamı boyunca birçok çırak yetiştirmiş ve kendisinden sonra gelen âşıkları da etkilemiştir. Yaşadığı dönem itibari ile Rus işgalini gören, göç ve felaketlere tanık olan Şenlik’in edebi kişiliği bu olayların bıraktığı duygularla şekillenmiştir. Âşık Şenlik; divani, koşma, yedekli koşma, tecnis, şeki/sicilleme, destan, türkü ve bayati gibi halk şiirleri türünde eserler vermiştir.

Eylen dünya eylen haber sorayım
Bu gadar devleti varı neyledin
Düşürdün mahluku bir galmagala
Terkettin edebi arı neyledin

Şeytan yığvasıyla yolunu şaşan
Mevlam sürün edif cennetden düşen
Esaret’de Havva ile görüşen
Adem ata peygamberi neyledin

İki cihan mahı şefaat kanı
Yerin göyün arşın kürşün rahmanı
Cümle müşkül dertlilerin rahmanı
Din sultanı Muhammed’i neyledin

Cümle halktan evvel imana gelen
Resulullah ile ilgara giren
Dabanını ejder ağzına veren
Ebubekir ol sıddık’ı neyledin

Evvel İslamlığı izhar eyleyen
Çıhıf hilafete adalet gılan
Yetime fakire merhamet gılan
Adaletli ol Osmanı neyledin

Cem oldu katında haya madeni
Aleme bildirdi dini imanı
Altı bin altı yüz altmış altı ayeti
Cem eyleyen Osman Nur-u neyledin

Düldül ata minif Zülfikar tahan
Nice sarp gayalar hisarlar yahan
Kafirin başını ateşe yahan
Ali kimi aç aslanı neyledin

Sefil Şenlik der Veyseli Karan
Hakikat tarikat yolunu bilen
Hak’kın min bir ismin zikir eyleyen
Din yolunda o sultanı neyledin.

ÂŞIK ZÜLALİ : Âşık Zülali, 1873 yılında Posof’un Suskap köyünde doğmuştur. Asıl adı Yusuf Kökten’dir. ilk tahsilini köyünde yapmış medreseyi ise Digor’da tamamlamıştır. Kültürlü bir zat olan dedesinin onun eğitiminde önemli etkileri olmuştur. Âşık Zülali, İstanbul’da müderris olan ağabeyinin yanına giderek orada medrese eğitimine devam etmiş ve Arapça-Farsça öğrenmiştir.
On iki yaşındayken gördüğü iki rüya ile bade içmiş ve halk âşığı olmuştur. Bu tarihten sonra “Zülali” mahlası ile şiirler söylemeye başlamıştır. 1893 yılında Bursa’ya giderek Posof ve Artvinli 93 muhacirlerini ziyaret etmiş ve orada Hamidiye Ziraat Mektebi’ne girerek üç sene okumuştur. 1896 yılında bir hastalık sebebi ile Posof’a dönmüş ve yöre halkını düşman işgaline karşı bilinçlendirmeye çalışmıştır. 1904 yılından itibaren sazı bırakarak mekteplerde Türkçe ve Din dersi hocalığı yapmaya başlamıştır. 1910 yılında Bursa’ya, oradan da Afyon’a göç etti. 1946 yılında Eskişehir’in Çifteler ilçesine geldi, burada imamlık yaptı. 18.12.1956 tarihinde Eskişehir’de vefat etti ve Çifteler ilçesinde toprağa verildi.
Devrinin en önemli üç âşığından biri olan Âşık Zülali ( Çıldırlı Âşık Şenlik, Narmanlı Âşık Sümmani ) savaşların ve felaketlerin olduğu bir dönemin çocuğu olarak yetişti. Bulunduğu dönemin zorluklarına rağmen okuyarak kendisini aydın bir insan olarak yetiştirdi. Yaşamı boyunca çok yer değiştirmek zorunda kalması nedeniyle aşk, tabiat, gurbet, ayrılık, memleket sevgisi, yoksulluk, nasihat, tasavvuf ve sosyal hadiseler onun şiirinin başlıca temasını oluşturur.

0 Yorum:

Yorum Gönder

düşünceleriniz

Kaydol: Kayıt Yorumları [Atom]

<< Ana Sayfa