9 Şubat 2009 Pazartesi

ARDAHAN HAKKINDA


Ardahan İli, Türkiye'nin en gözde yerlerinden biridir.
İlin başlıca gelir kaynağı tarım ve hayvancılıktır. İki tane sınır kapısı vardır: Gürcistan'ın Samshe-Javaketi Distriktine, Posof-Türkgözü (açık) ve de Çıldır-Aktaş (kapalı).Doğa açısından eşsiz güzeliklere sahip olup yılın büyük kısmını kar altında geçirir. Eğitim seviyesi oldukça yüksek olan il,ARDAHAN ÜNİVERSİTESİ'NI barındırmaktadır.Ardahan, yarım yüzyıldan fazla, tam 66 yıl Kars iline bağlı bir ilçe olarak yer aldı. 27 Mayıs 1992 ta­rih ve 3806 sayılı kanun ile tekrar 1921'deki gibi bir İl haline getirildi.İlçeleri: Çıldır Damal Göle Hanak Posof'tır.Bu kategormizde Arda
han ilimize ait bilgileri tarihi coğrafyası turistik gezilecek yerleri (kaleler, camiler, mescitler,türbeler,hanlar, bedestenler,hamamlar, anıtlar, ören yerleri, müzeler) ve bunlara ait resimleri bulabilirsiniz.

TARİHÇE

I. DÜNYA SAVAŞI VE SONRASINDA ARDAHAN

I. Dünya Savaşına Osmanlı Devletinin katılmasından sonra Harbiye Nazırı Enver Paşa Kafkaslara doğru büyük bir harekat başlattı. Amaç, Kafkaslarda kaybedilen toprakların alınması idi. Sarıkamış harekâtının başladığı günlerde Alman subayı Stange'nin kontrolündeki milis güçler Artvin, Ardahan ve Tiflis'i ele geçirmek için ileri harekâta geçtiler. 25 Aralık 1914'te Artvin üzerinden Yalnızçam ge­çidini geçen Türk ordusu, 29 Aralık günü Ardahan'a girdi.

Ardahan'ın kendileri açısından öneminin farkında olan Ruslar, 3 Ocak günü hücuma geçti. Arda­han'da bulunan Türk milis kuvvetleri, daha fazla dayanamayacaklarını anlayınca şehri boşaltmak zo­runda kaldılar. Böylece Ardahan'ın hürriyet sevinci bir hafta sürmüş oldu. Durumu daha iyi anlayan Ruslar, Ardahan'daki kuvvetlerini üç kat arttırdılar.

Osmanlı ordusunun Sarıkamış'tan harekete geçtiği haberi Ardahan'da yeni bir sevinç dalgasının ortaya çıkmasına neden oldu. Harekât Allahuekber dağlarının Sarıkamış cihetinden başlamıştı. Dağ­ların kuzey yönü ise Ardahan ve Göle yaylasına bakıyordu. Harekâtın başarılı olması durumunda Ar­dahan kurtarılacaktı. 14 Ocak 1915 gecesi, Osmanlı ordusu harekâta başladı. Tarihe, "Sarıkamış Faci­ası" olarak geçen bu harekât esnasında, Osmanlı Ordusunun büyük bir bölümü soğuk ve açlıktan şehit oldu. Harekât başarısızlıkla sonuçlanınca, harekâtın ikinci ayağını oluşturan Göle-Merdinik ve Ardahan hattı iptal edildi. Enver Paşa, harekâtı durdurarak İstanbul'a döndü.

Ardahan'ın bir haftalığına Türklerin eline geçişi, bütün Türkiye'de çok büyük sevinç yaratmıştır. İstanbul gazeteleri, olayı hemen okurlarına duyurmuş İstanbul ve İzmir'den Ardahan'a kutlama telg­rafları yağmıştır. Ayrıca Güneyden Antep, Maraş, Urfa ve Mardin'den de Ardahan'a kutlama mesajla­rı gönderilmiştir.

Ardahan'a I. Dünya Savaşı sırasındaki kıtlık ve felâket günlerinde kardeş ellerden yardımlar yapıl­mıştır. "Baku Müslüman Cemiyet-i Hayriyesı' Ardahan ve ilçelerinde birer şube açmış, çok sayıda yetime el atmıştır. Yine Azerbaycan'da yardım amacıyla faaliyet gösteren "Kardaş Kömeği" de Ardahanlı fakir ve hastalara çok büyük yardımlar yapmışlardır.

Bu dönemin Ardahan açısından dikkat çekici en önemli özelliği bölgeyle ilgisi olmayan Ermenile­rin Rus işgali sırasında bölgeye yerleşme ve etnik temizlik yapma faaliyetleridir. Ruslar, sürekli olarak Ermenilerin Ardahan ve Kars taraflarına yerleşmelerini teşvik ettiler. 1855'te yürürlüğe giren Rus Ara­zi Nizamnamesi hayata geçirildi. Toprak mülkiyeti kaldırıldı, arazi devletin malı oldu. Bu uygulama­dan amaçlanan, burada Türk ve Müslüman nüfusun hukukî dayanaklarını koparmaktı. Her türlü di­nî eğitim engellendi. Türk nüfus zorunlu olarak çalışmaya zorlandı. Amele sıfatıyla çalıştırılan Arda-hanlıların ücretleri ya ödenilmedi ya da hukuka aykırı gerekçelerle önemli ölçüde azaltıldı. Ardahan Türkleri'nin bu kara günlerde tek dostu Bakülü Kömekciler idi.

BREST-LİTOVSK ANTLAŞMASI VE ARDAHAN'DA YENİ DÖNEM

1917'de Rusya'da Bolşevikler ihtilâl yaptılar. Çarlık rejimi yıkıldı. Yeni hükümet kayıtsız ve şartsız sa­vaştan çekildiğini ilân etti. Rusya Hükümeti 3 Mart 1918'de Osmanlı Devletiyle barış yaptı. Müzakereler sırasında, Berlin Büyükelçisi İbrahim Hakkı Paşa, çok mükemmel bir konuşma yaparak, Elviye-i Selâse yani Kars, Ardahan ve Batum meselesini gündeme getirdi. Hakkı Paşa Kars-Ardahan ve Batum'un Türk yurdu olduğunu vurgulamış, 1877-1878 Osmanlı-Rus savaşında bir kısmının savaş tazminatı olarak Çar­lık Rusyası'na terk edilmek zorunda kalındığını söylemiştir. Rusya delegasyonundan Sokolnikov, öneri­ye karşı çıkmışsa da bölge halkının kendi geleceklerini belirleme fikrine ses çıkarmamışlardır.
Sovyet heyeti üyesi L. M. Karahan, Brest-Litovsk'tan 4 Mart 1918'de çektiği telgrafında, Kars-Arda­han ve Batum'un Türkiye'ye bırakıldığını yazıyordu. Yalnız Elviye-i Selâse'den çekilme plânının uy­gulanması gerekiyordu. Trabzon Konferansı bu konudaki çalışmaları devam ettirdi.
I. Dünya Savaşı esnasında Rusların kontrolünde bölgede etnik temizliğe girişen Ermeniler, Ana­dolu'daki ilk büyük kıyımlarını Ardahan ve çevresinde yaptılar. Çıldır, Göle, Hanak ve Ardahan köy­lerinde giriştikleri katliamlarda 150 Türk köyünü yağma ve talanla yerle bir ettiler. Çoğu kadın ve ço­cuk yaklaşık 20.000 Türkü katlettiler. Aşağıda kısa bir bölümü aktarılan ağıtlar 1915 Ardahan kırgını­nı anlatmaktadır:

Brest-Litovsk antlaşması ile Ardahan'ın düşman işgalinden kurtuluşu istanbul'da büyük sevinçle karşılandı.

Brest-Litovsk barışıyla ortaya çıkan Ardahan ve Kars'ın kurtuluş sevinci fazla uzun sürmedi. Birin­ci Dünya Savaşı'nda Osmanlı împaratorluğu'nun müttefikleri yenilip savaş dışı kalınca, Osmanlı Dev­leti de çok ağır hükümler taşıyan Mondros Mütarekesi'ni imzalamak zorunda kaldı. Mondros Müta­rekesine göre Osmanlı Devleti, Elviye-i Selase'yi boşaltmak zorundaydı. Büyük devletlerin gizli mak­sadı bölgede kendi himayelerinde bir Ermenistan devleti kurmaktı. I. Dünya Savaşı sonrası popüler olan Wilson Prensipleri'ne göre her millet yaşadığı yerde Self-Determinasyon hakkına sahipti. Yani nüfus olarak çoğunlukta oldukları yerlerde kendi kaderlerini tayin hakkına sahiptiler. Büyük devlet­lerin himayesinde olan Ermeniler, bölgede aleyhlerine olan nüfus dengesini lehlerine çevirebilmek amacıyla katliamlara, yani bir etnik temizlik harekâtına giriştiler. Ayrıca Gürcülerin de Ardahan üze­rinde talepleri vardı. Ermeniler, Kars dahil bütün Güney Kafkasya'nın tarihî olarak Ermenistan hu­dutları içerisinde olduğunu iddia ediyorlardı.

Gürcüler 20 Nisan 1919'da Ardahan'ı işgal ettiler. Göle'ye kadar ilerleyen Gürcüler bu sırada Ar­dahan'da konuşlanmış bulunan Millî Kuvvetler tarafından püskürtüldüler. Aynı anda harekete geçen eli kanlı Ermeni çeteleri, yörede binlerce silahsız ve savunmasız Türkü katlettiler.

KARS MİLLİ İSLÂM ŞURASI VE CENUBÎ GARBİ KAFKAS HÜKÜMETİ

"Şura" kelimesi Osmanlı Dünyasına yeniliklerden sonra girmiş bir kelimedir. Konuşmak ve karar vermek için toplanma anlamına gelmektedir. Mütareke sonrası Osmanlı Devleti'nin bölgede varlığı sona erdiğinden, büyük devletlerin himayesinde, bölgeyi Ermenistan'a dahil etme çabaları başladı. Bölgede ezici bir çoğunluğa sahip olan Türk-Müslüman halk, Wilson ilkeleri doğrultusunda oluşacak fiilî bir durumu engellemek amacıyla Kars, Batum, Ardahan, Oltu ve Doğubayezid'i içerisine alacak olan bağımsız bir Türk Devleti kurma çabalarının içerisine girdiler, işte Kars Millî islâm Şurası, Oltu islâm Şurası ile I. ve II. Ardahan Kongreleri, bu sürecin çok önemli parçalarıdır. Mütareke sonrası Kars'taki aydınlar bir araya gelerek Kars Milli İslâm Şurası'm teşkil ettiler. 5 Kasım 1918 ile 19 Nisan 1919 tarihleri arasında çalışmalarını sürdüren bu yerel hükümet, kısa da olsa millî varlığımızın orta­ya konması açısından önemlidir, ingilizlerin destekleyeceği bir Ermeni devletini oluşturacak gelişme­lerin önüne geçmek isteyen Kars ve Ardahanlı aydınlarca 5 Kasım 1918'de "Kars Millî İslâm Şurası Mer-kez-i Umumisi" teşekkül ettirildi. Daha sonra çalışmalarını hızlandıran şura 18 Ocak 1919'da "Cenub-i Garbi Kafim Hükümeti Muvakkata-i Milliyesf adını aldı. 19 Nisan'da ingilizler tarafından bu hüküme­te son verilerek kurucuları ve ileri gelenleri Malta'ya sürgüne yollandı.

Kars'ta olduğu gibi Ardahan'da da Milli Kuruluşlar göze çarpmaktadır. "Ardahan Milli İslam Şura­sı" bir avuç vatansever aydının gayretleriyle kurulmuş ve Kars ile aynı paralelde hareket etmiştir. Kars'ın faaliyetlerine ingilizlerce son verilmesi üzerine Gürcüler de harekete geçerek, Ardahan Milli İslam Şurası'nı 26 Nisan 1919'da askeri yöntemlerle dağıttılar.

KURTULUŞ VE ŞANLI BAYRAĞIMIZA KAVUŞMA (23 ŞUBAT 1923)

Ardahan, uzun zamandan beri beklediği kurtuluş ve şanlı bayrağı­mıza kavuşma hülyasını 23 Şubat 1321 günü gerçekleştirdi. Gürcü bir­liklerinin şehri boşaltmasının ardın­dan, öğleden sonra Yüzbaşı Osman Bey'in komutasındaki Türk birlikleri şehre girdi. Halkın içten karşılaması, Allah'a yapılan şükürler, kesilen kurbanlar çok güzel bir havayı aksettiriyordu. Ardahan'a Türk Bayrağı çekildi. TBMM, Doğu Cephesi Komutanı Kâzım Karabekir Pa­şa'ya bir teşekkür telgrafı çekti. Fevzi Paşa da Kazım Karabekir Paşa'ya çektiği telgrafta "Ardahan ve Artvin 'i kurtaran Şark Ordumuzun kahraman komutanlarım ve askerlerini tebrik ederim" diyordu.24 Şubat 1921'de Ardahan Livası adına Hamşioğlu Celal ve İsa, ileri gelenlerden Mehmet Ali ve Karaman imzalarını taşıyan bir telgraf Kâzım Paşa'ya teşekkür olarak gönderildi. Aynı mealde bir telg­raf da TBMM'ne gönderildi.

Şark Cephesi Komutanı Kâzım Karabekir Paşa 24-26 Ekim tarihleri arasında Ardahan'ı ziyaret et­miş, beraberindeki heyete Ermeni ve Rusların burada yaptıkları kıyımları anlatmıştır.

ARDAHAN'IN İL OLMASI (1992)

Ardahan, yarım yüzyıldan fazla, tam 66 yıl Kars iline bağlı bir ilçe olarak yer aldı. 27 Mayıs 1992 ta­rih ve 3806 sayılı kanun ile tekrar 1921'deki gibi bir İl haline getirildi. Ardahan'ın Bakanlar Kurulu Kararıyla il yapıldığı 3806 sayılı kanunun 1. Maddesi şöyledir:

Madde 1- Kars iline bağlı Ardahan ilçe merkezi olmak ve ekli (13) sayılı listede adları yazılı ilçe, bucak, kasaba ve köyler bağlanmak suretiyle Ardahan adı ile "İL" kurulmuştur.


Ardahan ve çevresi tarihin en eski dönemlerinden beri çeşitli uygarlıklarca iskan olunmuş önemli bir yöremizdir. Urartu, Med, Pers, Roma, Sasani, Selçuklu, İlhanlı, Karakoyunlu, Akkoyunlu, Safavi ve Osmanlı uygarlıklarına ev sahipliği yapan yörede birçok tarihi eser ve kalıntı bulunmaktadır. İl genelinde Urartu Kalelerinin özelliklerini andıran kaleler, bu yörede yaşamış gayrimüslim tebaanın yaptığı küçük şapel niteliğinde kiliseler, tarihi camiler, Ardahan ve çevresine özgü mimari özellikleri­ne sahip evler, hamamlar, çeşmeler, çeşitli dönemlerin izlerini taşıyan heykel ve figürler bulunmaktadır.

ARDAHAN KALESİ:

Şehir merkezinin kuzeyindeki Halil Efendi mahallesi ile, şehir merkezini birbirinden ayıran Kura Nehri'nin hemen sol kıyısında bulunmaktadır. Tarihi oldukça eskilere dayanan ilk inşa evresi kesin olarak bilinmeyen Ardahan Kalesi'nin, Selçuklular tarafından yapıldığı ve Osmanlılar döneminde de sürekli olarak kullanıldığı bilinmektedir.

Kalenin inşasında mimari açıdan dikdörtgen bir plan düzeni esas alınmıştır. Klasik Osmanlı hisarları görünümündeki kalenin, ana girişi batıdandır ve giriş kapısının eyvan tarzında yüksek bir kemeri bulunmaktadır. Giriş kapısının üzerinde 963 H. tarihli bir inşa kitabesi vardır. Dikdörtgen plan oluşturan sur duvarları baştan başa kare tabanlı ve çokgen planlı çok sayıda kule ile desteklenmiştir. Kale içerisinde bir mescit ve hamam kalıntısı bulunmaktadır. Kale dendanları, duvar örgü tekniği, çokgen kuleleri ve konumlandırılış biçimi ile Rumeli Hisarının küçük ölçüde ele alınmış bir varyasyonu gibidir.



ARDAHAN İLİNİN BAŞLICA COĞRAFİ ÖZELLİKLERİ

FİZİKİ COĞRAFYA ÖZELLİKLERİ

Doğu Anadolu Bölgesi’nin kuzeydoğusunda yer alan Ardahan’ın matematik konumu 400 45’ 24” ve 410 36’ 13” Kuzey paralelleri ile 420 25’ 43” ve 430 29’ 17” Doğu meridyenleri arasında yer almaktadır. Kuzeyinde Gürcistan toprağı olan Acaristan Özerk Cumhuriyeti, doğusunda Gürcistan ve kısmen de Ermenistan, güneyinde ve güneydoğusunda Kars, güneybatısında Erzurum ve batısında Artvin illeri ile çevrilidir. İlin yüzölçümü 4.842 km2 olup nüfusu ise 133.756 kişidir. Ardahan ili nüfusunun %70’i kırsal alanda, %30’u ise şehirde yaşamakta ve km2’ye 28 kişi düşmektedir. Ardahan 66 yıl ilçe olarak Kars ili içerisinde yer aldı. 27 Mayıs 1992 tarih ve 3806 sayılı kanun ile tekrar, 1921’ deki gibi il haline getirildi. Göle, Hanak, Çıldır, Damal ve Posof ilçelerini de sınırı içerisine alarak Türkiye Cumhuriyeti’nin 75. ili olarak kurulmuştur. Ardahan ili Türkiye yüzölçümü içerisinde % 0,61’lik alana sahiptir.

YERYÜZÜ ŞEKİLLERİ

Doğu Anadolu Bölgesi’nin Karadeniz Bölgesi’ne komşu olduğu kuzeydoğu kesiminde yer alan Ardahan, yüksek ve engebelidir. Sahada 3.000 m ’yi aşan dağlar yer alır. Yalnızçam Dağları Artvin il sınırı boyunca uzanır. İlin kuzeydoğu kesiminde Keldağ (3.033 m ), doğu kesiminde Akbaba Dağı (3126 m ) yer alır. İl topraklarının güney kesimini de Allahuekber Dağları ve Kısır Dağı (3.197 m ) engebeli hale getirir. Allahuekber Dağlarına bağlı Kabak Dağı (3.054 m ) il sınırı içinde kalır. Kısır Dağı 3.197 m ile ilin en yüksek noktasıdır. Ardahan Platosu ilin orta kesiminde yer alır. Yüksekliği 1800-2000 m’ dir. Temelini Neojen volkanizması sonucu ortaya çıkmış lavlar oluşturur. Plato, Pliyosen sonu ve Pleistosen başlarında ortaya çıkan faylanmalar sonucu çökmüştür. Kenarlarında marnlı ve kumlu çökellerin bulunduğu bu alan, yüksek kesimlerden gelen malzemelerle dolmuştur. Kura nehri ve kolları tarafından plato yüzeyi parçalanmıştır. Bu akarsuların en önemlisi platoyu baştan başa geçen Kura ırmağıdır. Çıldır Gölü; ilin güneydoğu kesiminde yer alır, yüksekliği 1.959 m’ dir. Aktaş Gölü ise ilin doğu kesiminde yer alır. Bu gölün doğu yarısı Gürcistan sınırları içinde kalır, yüksekliği 1.798 m ’dir

YUKARI KURA HAVZASI

GÖLE OVASI

Göle Ovası, yukarı Kura Havzasının önemli düzlüklerinden biridir. Her taraftan kendisine dik olarak inen yüksek dağlar ve yaylalarla çevrelenmiştir. Bu ova, genel olarak doğu-batı yönünde uzanır ve Kura’nın oymuş olduğu derin boğaz aracılığıyla kuzeybatıya doğru açılır. Tüm ovanın yüzölçümü 150 km2 kadardır. Bu ova genel olarak düz ve yüksektir. Yükselti, ortalama 2000 m ’yi bulur ve kenarlara doğru 2100 m ’ye çıkar. Göle Ovası; alüvyonlu, kalın siyah renkte toprak örtüsüyle örtülmüştür ve verimlidir.

Çevredeki dağlardan bu ovaya inen dere sayısı fazladır. Dereler ovada birleşir ve Kura nehrini oluşturur. İlkbahar ve yaz başlarında karların erimesi ile geniş bataklıklar oluşur, ovanın doğu yarısı adeta göl haline gelir.

Ovada kışlar ağır geçer. Etrafı yüksek dağlarla çevrili olduğundan kışın havadaki rüzgarın esintisi az olur. Esinti olmayınca ağırlaşan hava aşağı çöker, sıcaklık kaybına uğramasıyla dondurucu bir hal alır. Ovayı kuşatan ve biraz esinti gören dağların yamaçları nispeten daha az soğuktur. Çanak şeklinde olan ovanın içerisini kışın bazen kalın bir sis tabakası örter. Ovaya; kışın en soğuk rüzgar, kuzeybatıdan gelir ve buna “Ardahan Yeli” denir.

Yazın çok serin geçer ve uzun aralıklarla yağan yağmur eksik olmaz. En büyük uğraşı ve gelir kaynağı gür çayırlara dayanan hayvancılıktır. Ayrıca ovanın batısındaki dağların geniş çam ormanıyla kaplı olması yörede kerestecilik faaliyetlerinin de artmasını sağlamıştır. Ovada yer alan köylerdeki yerleşim şekli topludur. Ova, Akşar gediği yolu ile Çoruh Havzasına bağlanır. Boğatepeler güzergâhıyla da Kars’a iline ulaşılır.

BÜYÜK SÜTLÜCE OVASI

Büyük Sütlüce Ovası’nın yükseltisi fazladır. Sarmi Boğazı’na doğru uzanır. Zengin bir bitki örtüsüne sahip olan Ovada az da olsa köylere rastlanır. Temel geçim kaynağı hayvancılıktır. Tahıl grubundan arpa başta olmak üzere buğday da yetiştirilir.

Sarmi Boğazı : Kura nehri, Göle Ovası’ndan geçerken bir takım kollar alır ve bu boğaza girdikten sonra uzun yaylı bir takım dirsekler çizerek Ardahan Platosu’na ulaşır. Bu boğazın uzunluğu yaklaşık olarak 30 km ’dir. Derin ve bazı yerleri sarptır. Çıplak bir boğazdır.)

ARDAHAN PLATOSU

Kura nehri boyunca uzanan geniş bir düzlüktür. Sarmi Boğazı’ndan başlayarak Niyalashor Boğazı’na kadar devam eder. Platonun uzunluğu 30-40 km kadar olup en geniş yeri 10 km’ yi geçmez. Tüm düzlüğün yüzölçümü 180 km2 kadardır. Plato çevre dağlardan inen akarsuların getirdiği alüvyonlarla doldurulmuştur. Platonun ortası boyunca akan Kura nehri, sağdan ve soldan aldığı bir çok kollarla birlikte ilkbaharda kabararak platonun bazı yerlerini su altında bırakır. Yükseltisi 1800 m olan platonun kışları şiddetlidir. Sis olayı en çok ilkbahar ve sonbahar aylarında görülür. Tarım, sadece buğday ve arpa ekimine bağlıdır. Ayrıca az da olsa patates ekimi yapılır. Platonun büyük bir kısmını otlak ve çayırlar oluşturur. Ardahan Platosu tarımsal faaliyetler bakımından; Göle Ovası da otlak ve çayır alanları bakımından zengindir. Platonun üzerinde yoğun bir nüfus vardır. Köylerdeki yerleşim biçimi topludur. Bölgedeki köyler birbirlerine yakındır. Ardahan Platosu önemli yollar ile Kars, Artvin, Erzurum ve Gürcistan’a bağlanır.

HASKÖY OVASI

Kısır Dağı’nın batısında yer alır. Ardahan Platosu’na doğru uzanır. Uzunluğu 15 km kadardır ve dardır. Ova, Ardahan Platosu yakınlarında birdenbire kesilir. Araya arızalı arazi girer ve bu arazi üzerinde ormanlık alan yer alır (Çamlıçatak Ormanları). Kısır Dağı’nın batı tarafındaki sular bu ovada toplanarak Kura nehrine karışır. Nehir, bu ova boyunca kuzeye doğru akar. Ovanın yükseltisi 2000 m’ den fazladır. Tarım, yükseltiden dolayı sınırlı olarak yapılabilmektedir. Hayvancılık ön plandadır.

DAMAL VE HANAK OVALARI

Ardahan Platosu’nun kuzeybatısında, Posof yolu üzerindeki Ilgar Dağı’ndan itibaren birbirini takip eden iki küçük ova görülür. Bu iki ovanın oluşturduğu düzlüğe “Meşe Ardahan Düzü” denir. Damal Ovası’nın genişliği 10 km2‘yi geçmez. Yükseltisi 2000 m ’den fazladır. Hafif dalgalı olup kuzeyden güneye doğru alçalır, en alçak yeri olan İkizdere’de bataklık oluşur. Hayvancılık temel uğraştır. Damal Ovası’nın suları dar bir vadiden Hanak Ovası’na akar. Hanak Ovası biraz daha geniştir. Yüzölçümü 20 km2’dir. Ova hafif dalgalı ve sulaktır. Damal tarafından inen “Kızıl Kalesi Suyu”, Cin Dağı’ndan gelen “Ayı Deresi”, Hanak’tan inen “Kışla Hanak Suyu” bu ovada buluşur. “Har Osman suyu” adıyla Kura’ya doğru akar. Burada arpa, buğday, patates, çavdar ekimi yapılsa da temel uğraş yine hayvancılıktır. Bu ovalardan başka Kamera Dağı’nın hemen güneyinde “Çitre Düzü”, Kel Dağı’nın hemen güneyinde “Oğuzun Düzü” yer alır. Hanak Ovası, Ardahan Platosu’ndan alçak sırtlarla ayrılır. Bu sırtların bir kısmına “Urum Düzü” denir. Hanak Ovası ile Ardahan Platosu arasına girmiş toplu bir kütle vardır ki, bu “Çağıl Dağları” olup en yüksek noktası olan Ballıpınar Tepesi’nde tabyalar bulunur.

ÇILDIR OVASI

Çıldır Ovası 20 km2 genişliğindedir. Yüksekliği 2000 m ’yi bulur. Düz ve çıplak bir görüntüsü vardır. Etrafı yüksek dağlarla çevrilidir. İlkbaharda karların erimesiyle bol miktarda su, bu sahada toplanır. Bunun sonucunda ovada geniş otlaklar oluşur. Tarım yapılan sahalarda arpa ve buğday ekilir. Hayvancılık temel geçim kaynağıdır. Kısır ve Akbaba Dağları bu bölümde yer alır. Kısır Dağı toplu ve yüksektir. Zaruşat Düzlükleri’ne ve Çıldır Gölü çukurluğuna hakimdir. Kısır Dağı’nın doğusunda Akbaba Dağı bulunur. Toplu bir kütledir ve geniş bir temel üzerine oturmuştur. Bu dağ basık ve yayvan haldedir. Dağın etrafında su kaynaklarına ve küçük derelere rastlanır. Kısır Dağı ve Akbaba Dağları arasında Çıldır Gölü uzanır. Çıldır Ovası ile Aktaş Gölü arasına girmiş olan Muzarik Dağı ise kuzeydoğu-güneybatı yönünde uzanan ince ve alçak bir dağ hattıdır. Çıldır Ovası’nın kuzeybatı kesiminde 27 km2’lik alanı kaplayan Aktaş Gölü yer almaktadır.

POSOF

Kuzeyde Gürcistan sınırına doğru sokulmuş dağlık ve engebeli bir alandır. Dağlar, bol yağışlarla beslenen kuvvetli akarsularla derin bir biçimde parçalanmıştır. Dağlar bu alanı batıdan, güneyden ve doğudan bir at nalı şeklinde kuşatmıştır. Kuzeyde Eminbey Köyü üstünde yükselen dağlar hayli engebelidir. Daha batıda Hırkat dağı (2675 m ) aynı nitelikleri taşır. Hırkat dağının güneyindeki Kanlı dağ daha sivri ve dağın Posof’a bakan kesimi hayli meyillidir. Bu bölümün en yüksek dağı ise Arsıyan dağıdır (3167 m). Bundan sonra at nalı oluşturan yüksek sırt, kuzeydoğu yönünde kıvrılır ve uzanarak ileride Ilgar dağını oluşturur. “Mere Çayı” at nalı şeklindeki yüksek dağların suyunu toplar. Komşusu olan Doğu Karadeniz’de hüküm süren Karadeniz İkliminin sert şekli görülür. İklimin en belirgin özelliği yağışlardır. Altı aydan fazla süren kış esnasında yağışlar hep kar halindedir ve boldur. Özellikle ilkbaharda ve sonbaharda sık sık sis görülür. Kısa yaz mevsiminde yağmur eksik olmaz. Sıcaklık, havanın yağışlı ve bulutlu olmasından etkilenir. Yaz, ilkbahar serinliğindedir. Ekim sahaları, vadiler ve vadi kenarlarıdır. Mısır ve patates, ekimi yapılan ürünlerdir. Vadilerin nispeten alçak ve kuytu yerlerinde iyi meyve elde edilir: Elma, armut, erik, kayısı, ceviz, kiraz, vişne, ve ayva gibi. Otlakların bol olduğu yerlerde hayvancılık yapılır. Arıcılık ise diğer bir ekonomik uğraştır. Köyler vadilerde ve yamaçlarda kurulmuştur, birbirine yakındır. Evlerin inşasında kullanılan malzeme ahşaptır. Posof, Karadeniz’e yakın olmasına rağmen engebeli sarp dağlar nedeniyle Karadeniz ile yakın ilişki kuramamıştır.

YAYLALAR

Ardahan ilindeki mevcut dağların daha çok güney yamaçları ve etekleri yaz mevsiminde yayla olarak kullanılmaktadır. Ortalama 2000-2800 m yükseklikte olan bu yaylaların sahip olduğu zengin otlaklar, hayvancılık için elverişli bir ortam oluşturmaktadır. Farklı olarak Artvin–Ardanuç sınırında Yalnızçam Dağları üzerinde bulunan Bülbülan ve Botanik Yaylası Erzurum, Artvin ve Ardahan’ın katılımı ile panayır ve pazar amaçlı kullanılmaktadır.

VADİLER

Ardahan ilinde çok önemli vadiler olmayıp ancak merkez ilçe sınırları içerisinde Kartalpınar-Balıkçılar-Altaş Köyleri ve Çıldır ilçesine bağlı Doğankaya-Kotanlı-Kaşlıkaya-Kuzukaya Köyleri arasında, Kura nehrinin geçtiği yerlerde oluşan Kura Vadisi ( Sevimli Kalesi bu vadi içerisindedir.) bulunmaktadır.

Çıldır’dan gelip Kura nehri ile birleşen Karaçay’ın Yıldırım Tepe civarında oluşturduğu Karaçay Vadisi ( Şeytan Kalesi bu vadi içerisinde bulunmaktadır.) ve yine Kurtkale grubu civarında vadi ve kanyon oluşumları görülmektedir. Bu vadiler çoğunlukla doğal orman ve çalılıklar ile örtülüdür. Kurtkale civarındaki vadilerde değişik meyve ağaçları da bulunmaktadır.

HİDROĞRAFİK ÖZELLİKLER

KURA NEHRİ

Kura ırmağı, Doğu Anadolu Bölgesi’nin kuzeydoğu kesimindeki Allahuekber dağlarının kuzey yamaçlarından doğan Kayınlık Dere, Türkmen Deresi ve Kür Çayı’nın Göle Ovası’nın kuzeybatısında birleşmesiyle oluşur.

Kura, Göle Ovası’nın kuzeybatısındaki dar ve derin Türkeşen Boğazına girer. Nehir Türkeşen Boğazını geçerken yer yer menderesler oluşturur. Uğurlu ve Kılıç Dağlarından gelen küçük kolları alır. Ardahan Platosuna ulaştıktan sonra Yanlızçam Dağlarının yamaçlarından ve çevredeki yüksek alanlardan pek çok dereyi de alarak çöküntü alanının güney kenarı yakınında menderesler oluşturur. Yatağın bu kesiminde kopuk menderesler ve ırmağın eskiden daha kuzeyde aktığını gösteren terk edilmiş yataklar vardır.

Kura ırmağı, Ardahan Platosundan sonra kuzeydoğuda Miyalashor Boğazına girer. Miyalashor Boğazı, güneybatı-kuzeydoğu doğrultusunda 65 km boyunca Gürcistan sınırına kadar uzanır. Kura nehrinin Ardahan Ovası’nın kuzeydoğusunda Miyalashor Boğazına girerken 1800 m taban yüksekliği, Türkiye topraklarından çıkarken 1300 m’ ye iner. Boğaz boyunca vadi tabanının ortalama eğimi % 07’dir. Eğim, boğazın kuzeydoğu ucuna doğru artar, özellikle Karaçay’ın Kura ırmağına katıldığı yerden sonra % 08’i bulur.

Bu kesimin Kura ırmağının vadisine gömülmesini kolaylaştıran fay çizgisini izlediği görülür. Irmağın Ardahan’ın doğusunda Karaçay’dan başka aldığı önemli kollar: Kısır Dağından Ağıldere adıyla çıkan “Ölçek Suyu” ve Hanak yönünden gelen sularla beslenen “Cot Suyu” dur. Kura ırmağı, Akkiraz Köyü’nün doğusundan başlayıp bir süre Türkiye-Gürcistan sınırında aktıktan sonra Kurtkale yakınlarındaki “Tavşan Sırtı” yöresinde Gürcistan’a, oradan da Azerbaycan topraklarına ulaşır ve Aras Nehri ile birleşerek Hazar Denizi’ne dökülür. Irmağın suları nisanda en yüksek düzeyine ulaşır. Yatağında en az suyun bulunduğu ay genellikle eylül ve ekim aylarıdır.

Hanak Suyu: Komer Köyü’nden başlayıp Cot Suyu ile birleştiği yerde sona erer. Toplam uzunluğu 11 km olup debisi 1,45 m3/sn’ dir.

Kayınlık Deresi: Balçeşme Köyü’nün 1 km yakınından başlayıp Fatmaçayır deresi ile birleştiği yerde sona erer. Toplam uzunluğu 16 km olup debisi 1,70 m3/sn’ dir.

Kür Çayı: Tellioğlu Köyü’nün 1 km yakınından başlayıp Fatmaçayır deresi ile birleştiği yerde sona erer. Toplam uzunluğu 51 km olup debisi 10,19 m3/sn’ dir.

Posof Deresi: Posof ilçesinden başlayarak ülke dışına çıkar, il sınırları içerisindeki uzunluğu 19 km olup debisi 5,31 m3/sn’ dir.

Türkmen Deresi: Gedik Köyü’nün 1,5 km kuzeyinden başlar ve Göle ilçesinde Sarmi deresinin 3 km kuzeyinde sona erer. Toplam uzunluğu 14 km olup debisi 1,40 m3/sn’ dir.

GÖLLER

ÇILDIR GÖLÜ

Doğu Anadolu Bölgesinin Van Gölü’nden sonra en büyük gölüdür. Bu göl ilimizin güneydoğusunda yer alır. Gölün küçük bir kısmı Kars il sınırları içerisindedir. Kısır Dağı ile Akbaba Dağı arasında yer almaktadır. Denizden yükseltisi 1959 m olup yüzölçümü 115 km2’dir. Göl; kar suları, kaynaklar ve her iki dağdan inen küçük dereler ile beslenmekte olup gölün suyu tatlıdır. Göl, güneye doğru git gide daralır, Kamervan adasından sonra dar Zavot boğazından ötede küçük bir genişleme daha yapar;gölün genişleme yaptığı bölüme “Küçük Göl” de denir. Gölün fazla suları belirli bir akıntı ile bu boğaza doğru toplanır ve buradan sonra hızlı bir akışla “Telek Suyu” adıyla gölden çıkarak Kars Çayına doğru akar. Çıldır Gölü’nün yüzeyi kış aylarında buzla kaplanmaktadır. Gölün kuzeydoğu kıyısına yakın bir yerinde bir dönüme yakın genişlikte Akçakale veya Kuşadası olarak adlandırılan ve yarımadanın kopmasından oluşan bir ada bulunmaktadır. Gölde en çok bulunan balık türü sazan ve tatlı su kefalıdır.

AKTAŞ GÖLÜ

Çıldır Ovasının kuzeybatı kesiminde 27 km2’lik kadar bir alan kaplayan gölün 14 km2’lik kısmı ülke sınırları içerisindedir. Kalan 13 km2’lik kısmı ise Gürcistan’dadır. Yüksekliği 1798 m olan göl kapalı havza halindedir. Gölün suları sodalıdır. Gölde devamlı hareket halinde bulunan adacıklar vardır. İlkbaharda göl yatağından taşan sular bir akıntı oluşturur ve bu akıntıya “Zagaristav Deresi” denir.

Ayı Gölü : Arsıyan Dağı ile Cin Dağı arasında yer alan küçük bir göldür. Gölü besleyen ve göl kenarından çıkan çok sayıda küçük kaynak yer alır. Gölün fazla suları gölle aynı ismi taşıyan “Ayı Deresi” ve Cin Dağının kenarlarını izleyerek Hanak ilçesine doğru akar. Alanı yaklaşık olarak 0,5 km2’dir.

Karagöl Gölü : Posof ilçemizin Baykent ve Alabalık köyleri yakınlarındadır. Gölde alabalık bulunmakta olup gölden çıkan küçük bir dere Posof ilçemize doğru iner. Alanı yaklaşık olarak 10 da ’dır.

Balık Gölü : Posof ilçemizin sınırlarında Kanlı Dağın kuzey tarafında yer alır. Gölde alabalık ve kunduz bulunur. Alanı küçük olup yaklaşık olarak 4 da’ dır.

Kanlı Göl : Posof ilçemizin Eminbey Köyü’nün batısında Gümüşkavak ve İncedere köyleri arasında yer alır. Gölün alanı küçük olmasına rağmen derindir. Gölde sazan balığı bulunur. Alanı yaklaşık olarak 8 da’ dır.

Ayaz Göl : Posof ilçemizde Eminbey Köyü’nün hemen doğusunda yer alan bu küçük gölün derinliği 20-30 m olup gölde balık yaşamamaktadır. Alanı yaklaşık olarak 10 da’ dır.

Davar Gölü : Posof ilçemizin batısındaki Hırhat Dağının kuzey tarafında yer alır. Gölde balık yaşamamaktadır. Alanı yaklaşık olarak 3 da dır.

Süngülü Gölü : Posof ilçemizin doğusunda Gürcistan sınırına yakın Süngülü Köyü’nün yanında yer alır. Gölde alabalık bulunur. Alanı yaklaşık olarak 8 da dır.

Sülüklü Ve Kamışlık Gölleri : Posof ilçemizin 6 km kadar doğusunda yer alır. Alanları yaklaşık olarak 7 da ’dır. Göller birbirine yakın yer alır.

İKLİM ÖZELLİKLERİ

Doğu Anadolu Bölgesi’nin en soğuk sahalarından biri olan Ardahan’ın kışları uzun ve sert, yazları serin geçen bir iklimi vardır. Bu durumun temel nedeni ise yüksekliğinin fazla olmasıdır. İlin, Sibirya Yüksek Basınç Merkezinin etkisinde kalması kışların kurak ve ayaz olarak yaşanmasına neden olmaktadır. Bu durum da sıcaklık değerlerini eksilere çekmektedir.

Sıcaklık : Merkez ilçede yapılan ölçümlere göre yılık sıcaklık ortalaması 3.7 0C’dir. İl genelinde kış dönemi, ekim ayı ortalarında başlamakta ve mayıs ayının ortalarına kadar sürmektedir. Merkez ilçede aylık ortalama sıcaklık şubat ayında en düşük düzeydedir. Bu ayın ortalama sıcaklık değeri –10.6 0C’dir. Ardahan’da en soğuk geçen aylar ocak ve Şubat aylarıdır, en sıcak aylar ise temmuz ve ağustostur. Sıcaklık ortalaması bile yaz aylarında 15.5 0C olmaktadır. Yıl içerisinde sıcaklığın sıfırın altına düştüğü gün sayısı 180’ni bulur. Kışın gece sıcaklığının bazen –40 0C’nin altına düştüğü dahi görülmektedir. Kış mevsimi erken başlar ama geç biter. Kısa bir ilkbahardan sonra gecelerin serin geçtiği fakat gündüzleri sıcaklığın 29 0C’nin üzerine çıkabildiği yaz mevsimi yaşanır. Ardahan’da en yüksek sıcaklık ağustos ayında 35.3 0C olarak, en düşük sıcaklık ise aralık ayında – 45.6 0C olarak gerçekleşmiştir.

Nem Ve Yağış : Ardahan’da ortalama nem %73.8’dir. Bütün mevsimlerde bulutluluk oranı fazladır. Bir yıl içerisinde 90 gün açık, 224 gün bulutlu, 51 gün ise kapalıdır. Ardahan’da egemen olan yüksek basınç alanı ilin kış aylarında az yağış almasına neden olur. Ardahan’da kış aylarının oldukça düşük sıcaklıkta geçmesinin nedeni de bu olaydır. Bu arada il alanının engebeli olması yağışları etkilemektedir. İlde görülen yağışlar hava kütlelerinin yer şekillerine ve daha çok dağlara çarparak yükselmesi sonucunda oluşan yağışlardır. Kısa süren ilkbahar ve yaz aylarında ise bölgede sele yol açan yağış hareketi ile birlikte konvektif yağışlarda oluşmaktadır. İlde yılık yağış ortalaması 533.4 mm ’dır. İlde en az yağış şubat ayında, en çok yağış ise haziran ayında düşmektedir. Ardahan’da hemen hemen kurak mevsim yoktur. Şimdiye kadar ölçülen en yüksek kar kalınlığı il merkezinde 80 cm’ dır. Ortalama kar örtülü gün sayısı 127.8 gündür. Kış ayları genellikle sislidir. Ardahan ilinde genellikle sert karasal iklim görüldüğünden gece soğuma nedeniyle kırağı ve kırç olayları ilkbahar sonu ve yaz aylarının ilk dönemlerinde görülür. Çiğ olayı ise yaz ayları ve sonbahar başlarında görülmeye başlar. Ardahan’da ortalama nem %71’dir. En nemli ay aralık %78, en az nemli aylar ise eylül ve ağustostur. Eylül %63, ağustos %65’dir. Bu değerlere bakarak Ardahan’ın nemli bir il olduğu söylenebilir.

BİTKİ ÖRTÜSÜ ÖZELLİKLERİ

Ardahan’ın doğal bitki örtüsü yükselti ve iklim özelliklerine göre şekillenmiştir. Doğu Anadolu’nun kuzeydoğusuna yerleşmiş bulunan bu yüksek plato, aslında doğal orman alanı içerisindedir. Doğal orman sınırlarının oluşmasında birinci derecede rol oynayan nemlilik oranı ilde Doğu Anadolu’nun diğer bölümlerine göre daha yüksektir. Nemlilik oranına bağlı olarak ormanların doğal alt sınırı yükselmektedir. Orman alt sınırı Ardahan’da 1800-1900 m’ den başlamaktadır. Ardahan yöresinin diğer bir özelliği de bitki örtüsünün doğal üst sınırının çok yükseklere çıkabilmesidir. Sahada ormanlar 2800 m ’ye kadar çıkabilmektedir. Yurdun bir başka yerinde ormanların bu kadar yükseklere çıktığı görülmemektedir. Yıllardır süren olumsuz insan etkisi sonucu iklim ve yükselti nedeniyle zaten fazla zengin olmayan doğal bitki örtüsü yer yer bütünüyle ortadan kalkmıştır. İlde dağların zirvelerine yakın kesimlerinde yer alan bodur algin topluluklarını saymazsak, kalan kesimler soğuk bozkır kapsamına girer, soğuk bozkır alanlarında kar 5-6 ay sürekli olarak toprağı örter. Erime ancak nisan ortalarından itibaren başlar ve yavaş yavaş mayıs ortalarına, bazı kesimlerde ise haziran sonlarına kadar sürer. Kar örtüsünün altında kalan çayır bitkileri karın erimesiyle birlikte hızlı bir gelişme içerisine girer. Kısa zamanda her taraf çayır ve otlaklarla kaplanır.

Ardahan yüzölçümünün %6,6’sını (31.957,2 ha ) orman ve fundalık alanlar oluşturmaktadır. İlde ormanlık alan,Türkiye (%26) ve Dünya (%30) ortalamasının çok altında kalmaktadır. İlde ormanlık alanlar toplu bir sahada yer almaz. İlde Kısır Dağı ve çevresi hariç, saf sarıçam ağaçları genellikle dağların kuzey yamaçlarına kümelenmiştir ve 2800 m rakıma çıkmaktadır bu da sarıçamın biyolojik özelliğinden kaynaklanmaktadır. Ormanlar büyük oranda saf sarıçamdan oluşmaktadır. İl geneli 484.200 ha’ lık alan içerisinde ormanlık alan 31.957,2 ha olup, ilimiz orman varlığı açısından fakirdir.

İlde ormanlık alanın yayılım gösterdiği yerler; Ardahan ili merkez ilçeye bağlı Çamlıçatak, Ölçek, Altaş, Bağdeşen, Hasköy, Çatalköprü ile Yalnızçam Nahiyesi’ne bağlı köylerinin kuzeyinde yer alan Uğurlu Dağ ve çevresi ile Kura Nehri’nin sağ ve sol yamaçları boyunca Göle ilçesinin sınırlarına kadar uzanmaktadır. Göle İlçesindeki ormanlık saha; Uğurlutaş, Köprülü, Durançam, Kalecik, Okçu, Çalıvere, Çakırüzüm, Yeniköy, Samandöken köylerinin mülkü sınırında kalmaktadır. Hanak İlçesindeki ormanlık alan; Baştoklu ve Alaçam köylerinin kuzeyinde bulunan Şahin Tepesine kadar yayılım göstermektedir. Posof İlçesinde de; ağırlıklı Alköy ve Yeniköy olmak üzere hemen hemen tüm köyün mülkü sınırlarında orman bulunmaktadır. Orman İşletme Müdürlüğünün kuruluşundan bugüne değin 20 yıllık periyotta 2500 ha saha ağaçlandırılmış, ayrıca 1000 ha saha da tabi yolla gençleştirilmiştir. 2003 İlkbaharında 195 bin fidan dikilmiştir. 2002 yılında arazi hazırlığı yapılan 82 ha sahaya fidan dikimi tamamlanmıştır.

Ardahan ilimizde Ağaçlandırma Mühendisliği tarafından, 2002 yılına kadar 4800 ha saha ağaçlandırma yapılmış ve oldukça başarılı olunmuştur. 2002 yılının sonbaharında arazi hazırlığı yapılan Çıldır, Posof ve Çataldere’deki 300 ha sahaya toplam 750.000 adet Huş ve Sarıçam fidanı dikilmiştir.

Farklı olarak Posof çevresinde ladin, diğer yapraklı türlerden titrek kavak, söğüt, huş, meşe, gürgen, kızılağaç mevcuttur. Ayrıca yine Posof alt bölgesinde yaban eriği, ahlat, üvez, karaçalı, laden, böğürtlen, kuşburnu, yaban gülü, yaban fındığı ve otsu türler olarak da; üçgül, karanfil, ayı üzümü, çan çiçeği, kuzu kulağı, salkım otu, sarmaşık otu, geven, çilek, düğün çiçeği, aslan pençesi, kekik ve gelincik bulunmaktadır. Bitki örtüsü, dağların en yüksek kesimlerinde dahil aşınmamış olup bu alanın büyük çoğunluğunu doğal çayır ve meralar oluşturmaktadır.
Atatürk Silueti

Ardahan İlinin en önemli doğal güzelliği Damal dağlarına yansıyan Atatürk siluetidir. Her yıl 15 Haziran-15 Temmuz tarihleri arasında Damal ilçemizin Yukarı Gündeş köyü, Karadağ yamaçlarında oluşan bu olay bir doğa harikasıdır. Bu tarihler arasında güneş batarken dağın yamacında bulunan dere yatağının bir tarafının gölgesi diğer tarafına yansımakta ve tamamen doğal olarak Ulu Önder Atatürk'ün siluetini oluşturmaktadır.

Tabyalar- Ramazan Tabyası



TABYALAR

XIX. yüzyılda kalelerin önemini kaybetmesiyle birlikte Tabya denilen yeni askeri savunma yapıları ortaya çıkmıştır. Osmanlı Devletinde de aynı dönemde, stratejik bakımdan önemli geçit yerlerinde, boğazlarda ve sınırlarda bu tür savunma yapılarına ihtiyaç duyulmuş ve Kırım savaşından sonra, Batum, Erzurum, Kars ve Ardahan'da bu tip savunma merkezleri meydana getirilmiştir.

Bu dönemde stratejik bir konuma sahip olan Ardahan'da tabyalar ile güçlendirilerek önemli bir savunma merkezi haline getirilmiştir. Burada yapılan Ramazan, Emiroğlu, Singer, Kaz, Kaya, Ahali, Düz, Mihrap Tabyaları ile Batum, Ahıska, Ahılkelek, Kars, Oltu ve dolayısıyla Erzurum yolları kontrol altına alınmıştı. Bu tabyalar Ardahan Kalesi'nin güney, doğu ve kuzeyinde şehre, kaleye ve Kura düzlüğüne hakim konumdaydı. Bunların içerisinde en önemlisi Ramazan Tabyasıdır.

RAMAZAN TABYASI
Ardahan il merkezinin 5 km kuzeyinde yer alan Osmanlı yapısı tabyanın 19. yüzyılın başlarında inşa edildiği bilinmektedir. 93 harbi olarak bilinen 1877-1878 Osmanlı-Rus savaşından önce yapılan tabya bu savaşta önemli bir rol oynamıştır. 2500 m. yükseklikte bir tepe üzerine yapılan tabya yeraltında kışlalar ve bunun etrafında toprak yığınlarından meydana gelmektedir. Yörenin en yüksek tabyası olup, U şeklinde inşa edilmiş ve şehri üç yandan gözetleme imkanına sahiptir.


0 Yorum:

Yorum Gönder

düşünceleriniz

Kaydol: Kayıt Yorumları [Atom]

<< Ana Sayfa